CDlerim

CDlerim
indirmek için resimlerin üzerine tıklayın

Hayat bizden her zaman ilerlememizi ister. Hata yapmış olsak bile...

Vakti zamanında hata yapan birisi, hatasını telafi etmenin yollarını bulmak için tanrılara yalvarır. Uzun yalvarışları sonrasında ona tanrılardan gelen mesaj şöyledir:
“Buna ancak Zamanın Efendisi karar verebilir  ve ona ulaşmak için sarp kayalıklı dağları  aşman,  buz gibi sulardan geçmen,  çöllerin güneşinde kavrulman,  vahşi hayvanlarla dolu, ayak basılmamış ormanların karanlık dehlizlerinde ilerlemen ve dondurucu rüzgarların ülkesinden geçmen  gerekir.  Ve şunu hiç aklından çıkarma ki, tüm bunları başarıp da Zamanın Efendisi’ne ulaşsan bile,  yaptığın şeyin telafisi olmayabilir. Ne de olsa, son kararı O verecektir.”
Ve eklerler:
“Bu serüvene atılmaya hazır olup olmadığını 3üncü günün şafağında göreceğin rüyada anlayacaksın!”
Böylece genç, kararsızlıklar ve korkular içinde uykusuz 3 gün geçirir. Öylesi zorlu bir yolculuktan sağ çıkıp çıkamayacağını, çıksa bile Zamanın Efendisi'nin ona bir telafi şansı verip veremeyeceğini bilememenin acısı içinde kıvranır durur.
Ve sonra uykusuz geçmiş 3 günün ardından derin bir uykuya dalar rüyasında kendisini zamanın Efendisi'nin  huzurunda bulur.  O’na yaptığı korkunç şeyi anlatır ve O’ndan bunu telafi edebilmek için zamanı geri döndürmesini ister.
Zamanın Efendisi, ona bu talebini cesaretinden dolayı kabul edebileceğini ancak bunun da büyük hatalara yol açabilecek olduğunu anlatır. Zamanı geri aldıklarında oluşacak olan kayıbı, zaman içinde sadece kötü değil iyi şeylerin de olmuş olduğunu ve eğer zamanı geri alırlarsa onları da kaybedeceğini gence açıklar.
“Ne olmuş olabilir ki?” diye sorar genç,  “kaybedeceğim o kadar iyi olan? Şu geçen zamanda?”
“En basitinden cesaretin” der zamanın Efendisi.  “Seni bana ulaşmak için sarp kayalıklı dağları tırmandıran, buz gibi sulardan geçirip, çöllerin güneşinde kavurmaya; kimsenin cesaret edemediği karanlık ormanların içinde yürümeye, kimselerin aşmaya cesaret edemeği azgın dalgalı denizlerden geçmeye ve dondurucu Rüzgarlara dayanarak; buraya bana ulaşmanı sağlayan cesaretin...
Bu, olmuş olan her şeyin en güzel sonucudur! Peki ya bundan sonrası? Bunu hiç düşündün mü? ‘Böylesi bir cesaretle var olmaya devam edecek olan sen’ ile  ‘bundan önce bu cesaretin yokken var olan sen’ arasındaki en büyük farkı? Şimdi bunu kaybetmeye hazır mısın?
“Hiç böyle düşünmemiştim.” der genç. “Yani ben onca yolu boşuna mı geldim?”
“Hala anlamadın!” der Zamanın Efendisi, hiddetle. “Hiçbir şey boşuna olmaz!  Bunu en iyi  geçen zaman bilir!  Bu yüzden Tanrılar seni bana gönderdi!”
“Peki ya hatamı telafi etmenin başka bir yolu  var mı?” korkuyla ama gene de ısrarcı bir halde...
“İşte bu soruyu sormak bile büyük bir cesaret ister” diye gürler Zamanın Efendisi. “Demek  SEN, şimdi o cesarete sahipsin, öyle mi?”
“Evet” der genç doğrularak. “Başka bir yolu varsa söyle…”
“Bulunduğun  şehrin eski sokaklarının altında, gizemli bir güç uyumakta. ‘Tüm Geçmişin İzlerini Taşıyan’ bu gücü uyandırarak her şeyin hem eskisinden daha iyi olmasını ve hem de kendi yolunda gitmesini sağlayabilirsin…”
 ve genç zihninde şu düşünce ile uyanır:
Ortada ne uyuyan ve uyandırılması gereken, geçmişin izlerini taşıyan gizemli bir güç, ne de her şeyin (hali hazırda olmuş olandan) daha iyi olmasına olanak sağlayacak herhangi bir yöntem vardı. Her şey zaten mükemmel bir şekilde kendi yolunda gitmekteydi.
Bu yüzden şu an, hatasını  telafi etmek için yapabileceğin en iyi şey, hatasından bir şey öğrenmek yani onu bir daha tekrarlamamaktı. Üstelik hata yapmak da güzeldi ve gerçekte hiç bir hatanın telafisi yoktu! Yapılan her hatada hayatın yolu ve akışı değişiyordu. Hem onu bugün bulunduğu bu noktaya hataları getirmemiş miydi? Aslında böyle bakınca gereksiz hata da yoktu çünkü zaten öyle olması gerekiyordu ki öyle olmuştu ve eğer başka türlü olabilseydi o hatayı yapmasına da gerek kalmazdı? Çünkü o bilinç seviyesinde elinden gelen tek şey o hatayı yapmaktı ki bu sayede bir başka bilinç seviyesine geçme şansı yakalarsın. Tabii eğer isterse ve kendini objektif değerlendirebilecek bir zihne ve her şeye rağmen kendini olduğun gibi hatalarıyla kabul edebilecek geniş bir kalbe sahipse... Bunu bugüne kadar nedense hep başkalarından istemişti. Şimdi anlıyordu:
“Şehir kendisiydi... uyumakta olan ve ‘Tüm Geçmişin İzlerini Taşıyan’ gizemli güç de kendi bilinciydi ve onu uyandırarak her şeyin hem eskisinden daha iyi olmasını hem de kendi yolunda gitmesini sağlayabilirdi… Kendi yolunda... Hatalarına rağmen hatta onlar sayesinde bulacağı yolunda... Böylece hataya hakkı olan borcunu ödemiş olacaktı.”

Çünkü hayat bizden her zaman ilerlememizi ister. Hata yapmış olsak bile...

You Might Also Like

0 yorum